"Enter"a basıp içeriğe geçin

Bilim, Büyü ve Sihir, Evrensel Enerjinin Gizemini Keşfetmek

Evrenin temel güçlerini kontrol etmek ve diğer dünyalarla iletişim kurmak, antik çağlardan günümüze kadar insanlığın en büyük hayallerinden biri olmuştur. Bilim ve büyü arasındaki bu ilginç bağlantı, aslında insanlığın evrimi ve bilginin kaynağı üzerinde derin etkiler bırakmıştır. Peki, bilimin sunduğu bilgilerle bu eski inançların nasıl kesiştiğini keşfetmeye hazır mısınız?

Büyü ve Cadılık: İnsan Tarihinin Gizemli Konusu

Crystal toplar geleceği gösterir, olağanüstü güçlere sahip değnekler vardır. Doğanın yasaları üzerinde etkisi olan semboller ve başka dünyalardan güçler çağıran gizemli kitaplar, insanlık tarihinin en ilginç konularındandır. Büyü ve cadılık, devlet yasaları tarafından yasaklanmış ve toplum için tehlike olarak görülmüştür. Peki, dini metinlerde yasaklanan bu kavram nedir? Metafizik bir güç müdür, yoksa henüz çözülememiş bir eski teknoloji mi?

19. ve 20. Yüzyıl: Büyü ve Şarlatanlığın Zirve Yılları

19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başları, büyü ve şarlatanların modern kültürde en çok dikkat çektiği dönemlerdir. Sanayi Devrimi ile zenginleşen üst sınıf, doğunun mistisizmine ilgi duymaya başladı. Hindistan’ın sırları, Orta Doğu’nun yasaklı bilimleri ve Mısır’ın gizemli kitapları, Avrupa ve Amerika’da büyük bir ilgi gördü. Güçlü iş insanları bile geleceği görebilen büyücülerin önünde sıraya girmiştir.

Elister Crowley ve Gizemli Yolculuğu

Bu hareketin en tanınmış isimlerinden biri Elister Crowley’dir. Zengin ve dini bir ailede doğan Crowley, Cambridge Üniversitesi’nde teoloji okudu. Hristiyanlığın köklerinin eski inançlara dayandığını fark etti ve dini bıraktı. Büyücülükle ilgilenmek için Golden Dawn Tarikatı’na katıldı. Dünyayı gezmeye başladı ve Mısır’a vardığında, kendisini İsis’in bir rahibesi olarak tanıtan bir kadınla karşılaştı. Kadın, ona büyü biliminin sırlarının yazılı olduğu ünlü “Yasa Kitabı”nı verdi. Bu aktarım, telepatik bir yöntemle gerçekleşti.

Telema Felsefesi ve Toplumsal Etkileri

Yıllar içinde Crowley, Telema felsefesinde korkunç bir haz duymaya başladı. Doğaüstü dünyanın sırları, topluluğun gözleri önünde açığa çıkıyordu. Crowley, bazıları tarafından bir peygamber olarak görülmeye başlandı. Ancak, bu toplulukların bazıları, çeşitli uyuşturucularla yapılan deneyimler sonucunda cinsel parti düzenlemeye yöneldi. Bu durum, büyü ve cadılığın neden birçok ülkede yasaklandığını açıkça gösterir.

Antik Kültürlerde Büyünün Rolü

Büyü, birçok antik kültürde son derece önemli bir kavramdı. Mısır’da büyücüler, doktor, rahip ve eğitimci olarak görev yaparlardı. Büyü, temelde doğanın ve evrenin temel güçlerini kontrol etme sanatıdır. Eski Mısır’da “heka” olarak adlandırılan büyü, yaratılışın sırrıydı. Tanrılar, insanları büyü ile yarattı. Heka, çevremizdeki her şeyi etkileyen bir güçtür.

Eski Mısırlıların Büyü Eğitimleri

Heka eğitimine başlamak için çocuklar, 7-8 yaşında tapınaklara alınırdı. Yıllar boyunca, çeşitli antik metinlerden bilgiler edinirlerdi. En yetenekli olanlar, firavunla hizmet ederdi. Bu bilgi ve kaynaklar gizli tutulur, sadece belirli kişilere aktarılırdı. Bu rahip okulları, günümüz sahtekarlıklarına benzetilemez. Çünkü bu rahipler, matematik, doğa bilimleri ve astronomi gibi alanlarda ileri eğitim alırlardı.

Sumerler ve Büyünün Anlamı

Sumerler, büyü kavramını NBP tabletlerinde kullanmışlardır. “Magi Mei” kelimesi, bilgi sahibi insan anlamına gelir. Büyü, evrendeki düzenin sağlanmasına yardımcı olan bir güçtür. Sumerlere göre, bu güç Anunnakiler tarafından insanlara öğretilmiştir. Anunnakiler, insanlara doğanın temel yasalarını öğretmiştir.

Büyünün Modern Anlamı

Bugün “büyü” kelimesi olumsuz bir anlam taşır. Ancak tarihsel anlamı çok daha derindir. Büyü, evrenin temel yapı taşlarını kontrol etme arayışıdır. Bu arayış hem fiziksel hem de ruhsal denge sağlamak içindir. Meditasyon ve çeşitli uygulamalar, doğa ile iletişimi güçlendirir.

Büyü ve cadılık, tarih boyunca farklı şekillerde algılanmıştır. Antik toplumlarda önemli bir yer edinirken, modern dünyada karanlık bir imaj yaratılmıştır. Büyü, doğanın ve evrenin temel yasalarıyla bağlantılıdır. Bu nedenle, büyünün sadece karanlık güçlerle ilişkilendirilmesi yanıltıcıdır. Büyü, insanların potansiyelini keşfetme yolunda bir araç olarak görülebilir.

Popüler Kültür ve Büyü: Doğu Felsefeleri

Büyü ve cadılık, popüler kültürle hayatımıza girmiş birçok kavramdan biridir. Doğu felsefeleri, bu yapıyı “chi” ya da “ky” olarak tanıtır ve yaşam enerjisi olarak kabul eder. Hayatın, evrendeki her bölümü kapsayan temel güç olduğunu düşünürler. Sumer ve Mısır inançlarında da benzer kavramlar bulunmaktadır. Aralarındaki mesafe binlerce kilometre olsa da, bu kavramların benzerliği dikkat çekicidir. İnsanların meditasyon, yoga ve çeşitli mantralarla çevrelenmesi de ilginçtir. Bu uygulamalar, bireylerin fiziksel ve ruhsal olarak kendilerini beslemesine yardımcı olur. Mudralar, meditasyon, yoga ve şifa sırasında yapılan belirli el hareketleridir. Zamanla insanlar, bu enerjiyi kontrol etme, hissetme ve hatta görme yeteneği kazanmıştır.

Enerji Manipülasyonu ve Tedavi

Bu konuda kendinizi tamamen teslim ettiğinizde, sonuçları şaşırtıcı olabilir. 1978 yılında PBS kanalı için bir belgesel çeken Dr. Laurence, Endonezya bölgesinde yerel bir şifacı olan John Chen ile tanıştı. Chen, Qi Kung sanatında ustaydı. Bu isim, anlaşılması kolay olsun diye verilmiştir. Chen, kadim şifa sanatında uzmanlaşmış, hastaları dünya çapında tedavi eden bir şifacıydı. Meditasyon yoluyla, vücudunda biriktirdiği ham enerjiyi akupunktur iğneleri veya sadece dokunuşuyla hastalara aktarabiliyordu. Belgeselin bir bölümünde, bu enerjiyi gazete kağıtlarını ateşle yakmak için kullandığına dair bir video gösterilmektedir. Belgesel yapımcıları, araştırmalarını derinleştirmek için Java adasına döndüler. John Chen, yeteneklerini tüm uzmanların önünde gösterdi. Ancak araştırmaya gelen uzmanlar, John’un enerji benzeri fiziksel bir elektrik dalgası hissetmelerine rağmen, bunu ölçmek için teknik cihazlar kullanmadı. Hiçbir teknik ekipman, bu enerjiyi algılayamadı. John, bu enerjinin elektrik enerjisinden tamamen farklı bir form olduğunu ve bunun makinelerin ölçemediği bir şeyin insanlarda dramatik etki yaratma nedeni olduğunu savunuyordu.

Düşünce ve İyileşme Süreci

Araştırmalar ve karışıklıklar sonrasında, John, öğretmenini rüyasında gördü ve paylaşarak kuralı ihlal ettiğini anladı. Bu bilgilerin sadece öğretmenden öğrencilere aktarılması gerekiyordu. Öğrendiği bilgiyi paylaştıktan sonra inzivaya çekildi ve bir daha televizyon yapımcılarıyla görüşmedi. Kendi yaşadığı adada yalnız yaşamaya devam etti. Merak edenler için, onunla ilgili bir videoyu açıklama kısmında bırakıyorum. Kendi Reiki yolculuğumda yaşadıklarım ve deneyimlerim hakkında daha ayrıntılı bilgi vereceğim meditasyon videosunu yakında yapacağım.

Enerjinin İyi ve Kötü Kullanımı

Büyü, temel olarak enerjiyi kontrol etmemizi sağlarken, bazıları bu enerjiyi kötü amaçlar için kullanabilir mi? Bu çok iyi bir soru. Gerçekten de, enerji hem iyi hem de kötü amaçlarla kullanılabilir. Evren, sıcak-soğuk, aydınlık-karanlık gibi ikilikler üzerinde yaratılmıştır. Bu yaratılış temeli sonucunda, her şeyi pozitif unsurlar için kullanabileceğimiz gibi negatif unsurlar için de kullanabiliriz. Eski çağlarda insanlar, Tanrıların insanları yarattığını düşünüyordu. Tanrılar, insanları temel evrensel enerjiyi manipüle etme yeteneği ile donatmıştı.

Modern İnanç ve Büyü

Monoteist dinler ve felsefi inançlar, insanların yaratıcı ile bir bütün olduğunu savunur. İnsanlar, yaratıcıdan gelmiştir ve bir şekilde ona geri döneceklerine inanılır. Tasavvuf literatüründe, insanın yaratıcı özelliklerle dünyaya geldiği söylenir. Uzun yıllar süren çalışmalar sonucunda, iyileşme, uzaktan görme gibi yetenekler kazanılabilir. Ancak, bu denklemin bir de olumsuz tarafı vardır. Tarihte, olumsuz büyü de ortaya çıkmıştır.

Büyü ve Cadılık

Büyü, tarih boyunca farklı şekillerde algılanmıştır. Örneğin, Harry Potter’daki gibi değildir. Cadılar, doğa bilimlerinde uzmanlaşmış, simya eğitimleri almış ve enerji manipülasyonu tekniklerini geliştirmiş kişilerdir. Ancak bu bilgiyi kötüye kullananlar, bu eylemleri karanlık bir ritüel olarak algılanabilir. Bir kişi, yaralıları iyileştiren bir merhem hazırlama bilgisine sahip olduğunda, aynı bilgiyi zehirleyici bir merhem yapmak için de kullanabilir. Bu tür bilgiler, toplumda kara büyü ritüelleri olarak görülür.

Tarihsel Süreçte Büyü

Tarih boyunca, bazı kişiler bu teknikleri öğrenmiş ve düşmanlarını hasta etme veya barış getirme gibi amaçlarla kullanmıştır. Bu bağlamda, kan ritüelleri ve çeşitli semboller kullanılırdı. Özellikle M.Ö. 18. yüzyılda, Babil Kralı Hamurabi, büyü ve cadılığın yasalarına eklenmesi gerektiğini belirtti. Büyü yapma suçlaması ile nehir yargısına tabi tutulan bir kişi, eğer nehirden sağ çıkarsa masum sayılırdı. Ancak boğulursa suçlu kabul edilir ve mülkü el konulurdu.

Cadılık ve Dini Görüşler

Dinler, cadılığı genellikle şeytanın işleri olarak görür. Dini kitaplar, büyüye karşı sert bir tutum sergilemiştir. Bu yaklaşım, cadılığı halk arasında son derece olumsuz bir kavram haline getirmiştir. Zamanla bilgi paylaşımı sonucunda, insanların bu tür güçleri kötüye kullanma olasılığı artmıştır. Gerçekçi olalım, kaç kişi bu enerjiyi iyilik için kullanıyor? Çoğu kişi kendi çıkarları için kullanmaktadır.

Sonuç olarak, büyü ve cadılık tarihi, insanlığın evrensel enerjiyi nasıl algıladığını gösterir. Bu enerji, her zaman iyi veya kötü amaçlarla kullanılabilir. Geçmişte olduğu gibi, günümüzde de enerjinin doğasına dair anlayışımızın değişmesi, büyü kavramının toplumsal algısını şekillendirmeye devam edecektir.

Bilim ve Sihir: Bir Keşif

Antik dünyanın inançlarını ve yaklaşımlarını özetlemek gerekirse, evrensel enerji olarak adlandırılan sihirle, yani doğanın temel güçlerini kontrol etmenin bilimsel olarak mümkün olup olmadığını ve bunları kendi yararımıza kullanarak gerekirse diğer dünyalarla iletişim kurup kuramayacağımızı merak edebiliriz. Modern bilim anlayışımız bu konuda ne diyor?

Bilimin Rolü

Bu soruyu bilime sormak aslında anlamsız gibi görünebilir çünkü bilimin ortaya çıkışı, bir zamanlar sihir olarak görülen şeylerden kaynaklanır. İnsanların zihinlerinde kalıplaşmış bazı temel kavramların gerçek kökenlerini araştırırken, bu değişime karşı duydukları rahatsızlığı sıklıkla gözlemliyorum. Birçok insan, sihrin bilimin temellerinden biri olduğunu anlamakta zorlanabilir.

Tanımlar ve Kökenler

Burada geçen kavramları netleştireyim. Bilim kavramı, genellikle doğal olayları, evrenin işleyişini ve çeşitli fenomenleri sistematik ve düzenli bir şekilde deney ve gözlem yoluyla inceleyerek elde edilen kesin bilgi ve yasalara dayanan bir bilgi birikimi olarak tanımlanır. Bilimin kökeni, bilmek, anlamak ve araştırmak anlamına gelir.

Sihir ve Bilim Arasındaki Bağlantı

Aynı zamanda, “Magi” kelimesinin kökenini de hatırlayalım. Magi, bilgelik ve akıllı insan anlamına gelirken, kavramın kendisi doğayı manipüle etmek, evrenin temel gücünü, yani doğaüstü güçleri kullanarak ortaya çıkar. Bu iki kavram artık doğada var olan unsurlar ile metafizik unsurları kullanmak olarak anılmaktadır. Bilim, bir zamanlar insanların doğaüstü olarak adlandırdığı şeylerin ne olduğunu merak ederek bize cevaplar verir ve bu cevaplar sayesinde doğanın güçlerini kendi çıkarlarımız doğrultusunda kullanmamızı sağlar.

Örneğin, bilim atomun yapı taşlarını protonlar, nötronlar ve elektronlar olarak tanımlar ve bu yapı taşlarını parçalama yöntemlerini gösterir. Bunu bize göstererek, o enerjiyi kullanmamızı ya da bir bombayla insanları öldürmemizi sağlar.

Evrenin İkiliği

Unutmayın ki evren ikilikten oluşmaktadır. Tıpkı iyi sihir ve kötü sihir gibi, bu kavram bilimde de devam etmektedir. Peki, Majin’in bize sunduğu Evrensel güç kavramı nedir? Bilim, doğu felsefesinde Evrensel yaşam enerjisi kavramını öğretmiştir. Peki, bu kavram günümüzde nasıl ortaya çıkmaktadır? İki cevap verebiliriz.

Birincisi, sicim teorisidir. Bu teoriye göre, evrenin en temel omurgası, belirli frekanslarda titreşen sicim dalgalarıdır ve farklı maddeler bu dalgaların titreşimlerine göre şekillenir. Şimdi buradan şu sonucu çıkarabiliriz: Elimde tuttuğum plastiği düşünün. Bunu oluşturan her kimyasal yapı taşı belirli bir frekansta oluşmaktadır. Aslında, sicimlerin titreşimleri belirli frekanslarda oluşmaktadır. Dolayısıyla, bu frekansı manipüle etmenin bir yolunu bulursam, bu maddeyi cam yerine plastik yapabilirim. Sonuçta, bu sadece temel yapı taşının titreşimiyle ilgili bir olaydır.

Antik Bilgelik

Bugün hepimiz belirli bir temel fizik bilgisine sahibiz. Bunları açıklayabilirim; hatta teorik olarak, en azından bilimsel bir yaklaşımla bunu yapabilirim. Ama düşünün, binlerce yıl önce insanlar bu yöntemlere sihir derlerdi. Temel maddeyi manipüle ederek değiştirmek. Musa’nın asasının yılan haline gelmesi gibi kavramlar daha anlamlı hale geliyor, değil mi?

Bu olayın kesinlikle gerçekleştiğini söylemiyorum. Musa’nın yaşadığına dair İsrail kaynaklarında tek bir kanıt bile yok. Ancak ben, bu hikayelerin, Sel felaketinden önceki gelişmiş medeniyetlere ait kırıntılar olduğunu düşünüyorum. Benzer hikayeler, yani bir nesnenin fizik yasalarının dışına çıkarak hareket etmesi durumu, Sufizm dahil dünyanın her yerinde karşıma çıkmaktadır. Neyse ki, bu konu ayrı bir video konusudur; devam edelim.

Kuantum Alan Teorisi

Sihirle örtüşen bir diğer nokta da kuantum alan teorisidir. Bu teori, evrenin tamamının temelde titreşen nicel unsurlardan oluştuğunu ve evrende boşluk kavramının olamayacağını açıklar; çünkü her şey esasen bir kuantum ağı tarafından tutulmaktadır. Aslında, 1948’de Henry Kassimir, bu alandan bir gün enerji üretebileceğimizi gösterdi. Tekrar belirtmeliyim ki, insanlık bu enerjiyi Tanrılar gibi kullanma yeteneğine sahiptir. Şimdi bu, iki olağanüstü soru ortaya çıkarıyor. Birincisi, ilk insanlar bunu nasıl biliyordu? İkincisi, bu insanlar bunu nasıl kullanabiliyordu? Bir teknolojiyle mi yoksa zihinleriyle mi?

Sonuç

Tüm bu gizemin merkezinde bildiğimiz en güçlü şey yer almaktadır. Biz insanlar, gelişmiş bir teknolojik şeyle karşı karşıyayız. İki Pentagram görmek ya da bazı Hazreti Süleyman hikayelerini dinlemekle sınırlı kalmamamız gerektiğini düşündüm.

Bu noktada, sihirin gerçekten çok derin bir konu olduğunu unutmamak gerek. Kişisel olarak benim için bu konuyu toplamak ve sunmak çok daha zordu; çünkü iç içe geçmiş çok fazla kavram ve yaklaşım var ve nihayetinde büyük bir çözülmemiş gizem söz konusu. Ancak özetlemek gerekirse, bilimsel veya fiziksel bir yaklaşım benimsemek, dinler ve doğu inançları açısından, gördüğüm ve deneyimlediğim kadarıyla sonucu değiştirmiyor. Tüm evreni yaratan bir enerji ağı var ve bu enerjiye bilimsel olarak, teknoloji ile veya zihin gücümüzle, çeşitli eğitim ve çalışmalara tabi tutarak erişebiliriz.

Size hayat sonrası deneyimimle ilgili anlattığım şeyi hatırlıyorsunuz. Araştırmalarım sırasında Reik ile karşılaştım. Bu, sadece olumlu kullanım ve diriliş üzerine kurulu bir disiplindir. Kelime anlamı olarak Evrensel yaşam enerjisi demektir. Uzun bir süre vücudum üzerinde çalıştıktan sonra, elbette bu tamamen bana bağlıydı, sadece bu enerjiyi kanalize etmeye geçtim ve şimdi bu enerjiyi ciddi şekilde hissedebiliyorum.

Bu his, başka hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Elbette bunlar kolayca söylenebilen, ancak yapması ve devam ettirmesi çok zor şeylerdir. Bu konulara derinlemesine gireceğiz meditasyon videomda. Şimdi kendi deneyimlerimden bir başka örnek vermek istiyorum.

Kişisel Deneyimler

Aslında, siz de benzer deneyimler yaşamış veya duymuş olabilirsiniz. Çocukken Halit Dede adında bir adam vardı. Kendisi tatlı bir insandı ve mal mülk ile hiçbir ilgisi yoktu. En büyük özelliği, insanlara kaybolmuş her şeyi bulmalarında yardım etmesiydi; neredeyse her seferinde nerede olduklarını söyleyebiliyordu. Kördü, hiçbir bağlantısı yoktu. Nasıl oluyordu da insanlara hangi dosyanın hangi dolabın neresinde olduğunu söyleyebiliyordu? Bunun hala çözülebilir bir yanı yok.

Bahçeli çevresinde çalışanlar bu hikayeyi bilebilir. Hatırladığım kadarıyla, Kırşehir’de benzer bir dede var. Bağcılar’dan gelen bir arak, onlara akreplerin sokmasını engelliyor. Bu şekilde açıkladığımda tuhaf görünse de, ben gerçekten böyle birkaç insan tanıyorum. Eğitimli insanlar bile kendisiyle şahsen görüşmeye gitmişlerdi ve bu EVS oldukça ünlüydü; akreplerin yanına uğramadığını söylemişlerdi. Bu kavramların son derece ilginç ve neredeyse saçma geldiğini biliyorum; ama bunları, sihir ve sihir kavramlarının ana omurgasını oluşturan insanlar olarak, tanıdığım insanların gözünden aktarıyorum.

Öneriler

Bu yaklaşım, Batı medeniyetlerinin yüzeysel bakış açısıyla çelişse de, tarih boyunca yasaklandığı için bu sırları başkalarına dolandırıcılık yapmak, kendi uçan tarikatlarını kurmak ya da başkalarına zarar vermek için kullanan insanlar yüzünden böyle olmuştur. Ancak bu enerji, evren sona erene kadar var olacaktır.

Bu enerjiyi kendi sağlığımız için bir araç olarak kullanmalıyız. Meditasyon ve benzeri yöntemler, ruhsal ve zihinsel açılardan faydalı olmakla birlikte, aynı zamanda bilincimizi aşmak için de son derece önemlidir. Bilim ve sihir arasındaki bu etkileşim üzerine daha fazla düşünmeye ve keşfetmeye devam edelim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir