Anunnakiler, gökyüzünden inen ilahi varlıklar olarak kabul edilir. Dünya’ya ilk adım atan canlılar oldukları düşünülmektedir. Bazı tarihçiler, bu varlıkların insanı yarattığını, diğerleri ise inanç sistemlerimizin oluşumunda etkili olduklarını öne sürer. Peki, Anunnakiler kimdir? Nereden geldiler ve insanlık tarihinde nasıl önemli figürler haline geldiler?
Erich Von Däniken ve Antik Astronot Teorisi
1968 yılında, araştırmacı yazar Erich Von Däniken, “Tanrıların Arabaları” adlı kitabını yayınladı. Bu kitap, popüler kültürde yeni bir dönem başlattı. Däniken, dünyanın dört bir yanındaki medeniyetlerin, gizemli bir şekilde benzer sembolizm ve mitolojilerle ilişkili olduğunu açıkladı. Bu iddialar, antik astronot teorisini doğurdu ve bu teori, yıllar boyunca herkesin diline pelesenk oldu.
Antik Astronot Teorisi ve İddiaları
Antik astronot teorisine göre, gezegenimiz uzaylı varlıklar tarafından ziyaret edilmiştir. Bu varlıklar, insanlık tarihinin erken dönemlerinde imkânsız yapıları inşa ettirmiştir. Mısır Piramitleri gibi yapılar, o dönemin matematik bilgisiyle açıklanamaz. Dünyanın farklı yerlerinde benzer taş işçiliği sanatı ve yaratılış efsaneleri, bu teorinin kanıtı olarak sunulmuştur.
Zecharia Sitchin ve 12. Gezegen
Bu teoriden ilham alan araştırmacı Zecharia Sitchin, 1976 yılında “12. Gezegen” adlı kitabını yazdı. Bu kitapta, Anunnakilerin hikâyelerine dair birçok iddiada bulundu. Ancak Sitchin’in iddialarının bir sorunu vardır; araştırmaları, kendi yorumlarıyla doldurulmuştur. Bu doldurulmuş boşluklar, zamanla gerçeklermiş gibi sunulmaya başlandı.
Anunnakilerin Ortaya Çıkışı ve Sümerler
Bu içerikte, tarihi metinler ve antik mitlerle Anunnakilerin hikâyesini inceleyeceğiz. İlk durağımız, M.Ö. 4500 yıllarında karşımıza çıkan Sümer medeniyetidir. Sümerler, yazı, astronomi ve matematik gibi bilimlerin ilk kez kullanıldığı medeniyettir. İlk insan hakları yasaları ve kütüphane kavramı da bu medeniyetle hayatımıza girmiştir.
Anunnakilerin Yaratılış Süreci
Anunnakiler, kelime anlamı olarak “Göksel Kral soyu” anlamına gelir. Ancak bu varlıkların ne zaman ve neden Dünya’ya geldikleri hakkında kesin bilgiler yoktur. Sitchin, Anunnakilerin Dünya’ya 400.000 yıl önce geldiklerini iddia etse de, bu desteklenmeyen bir iddiadır. Enuma Eliş destanı, tanrılar savaşı ve Dünya’nın oluşumu hakkında bilgiler sunar. Anunnakilerin, Dünya’nın düzenini kurmakla görevlendirildiği aktarılır.
Sümer Tabletleri ve İnsan Yaratılışı
- yüzyılın sonlarında arkeologlar, Sümer şehirlerinin izini sürdü. Nippur ve Ur bölgelerinde birçok tablet bulundu. Enki ve Ninmah metinleri, insanın yaratılışı hakkında şaşırtıcı bilgiler ortaya koydu. Günümüz semavi dinleri, insanı yaratılmışların en güzeli olarak tanımlasa da, Kur’an’da insanın halife olarak gönderildiği yazılır.
Igigilerin Rolü ve İsyanları
Anunnakiler gezegene geldiklerinde, hizmet eden Igigiler bulunuyordu. Igigiler, tapınak inşası gibi işlerle Anunnakilerin beslenmesiyle görevliydi. Ancak yoğun iş temposu, onların isyan etmesine yol açtı. Enki, bu sorunu çözmek için yaratıcı çalışmalar yapmaya başladı. İlk denemeler, başarılı olamayarak devam etti. Nihayetinde, tanrıların kanı ve diğer maddelerin karışımı sonucu Adapa yaratıldı.
İnsanın Öğrenme Süreci ve Zigguratlar
Adapa, Enki tarafından çok sevildi. Enki, ona tarım ve bilim gibi konularda bilgi verdi. Bu hikâye, Kur’an’da geçen Adem’in yaratılmasıyla paralellik gösterir. İnsanlar, tanrıların egemenliği altında onlara hürmet ederek hizmet etmeye başladı. Zigguratlar inşa edilerek tanrıların evleri haline geldi.
Anunnakilerin Altın Madeni İhtiyacı
Anunnakilerin altın madenine olan düşkünlüğü önemlidir. Zecharia Sitchin, Anunnakilerin bu madeni atmosferlerini onarmak için kullandıklarını iddia etti. Ancak bu varsayım kanıtlanmamıştır. Altın, antik medeniyetlerde ilahi bir metal olarak kabul edilmiştir.
Mitolojik Figürler ve İnsani Duygular
Anunnakiler, mitolojik figürler olarak görülse de insani özelliklere sahiptir. Sümerler, bu varlıkları ilahi güçler olarak kabul etse de, onlar da temel ihtiyaçlara sahip varlıklardır. Destanlarda, aşk, kıskançlık gibi duyguları yaşadıkları belirtilir.
İnsanın Tanrılara Tapınması
İnsanlar, açıklayamadıkları olaylara tanrısal anlamlar yükler. İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan olaylar, bu duruma örnek teşkil eder. İlk insanlar, uzaydan gelen varlıklarla karşılaştıklarında onlara tapınmaya başladılar. Zamanla, insanlar kendilerini ilahi varlıklar olarak görmeye başladılar.
Tufan ve Utnapiştim
Enlil, insanların saygısızlaşmasından rahatsız olur ve Tufan konusunda uyarıda bulunmaz. Ancak Enki, insanlara bağlıdır. Ziusudra’ya yaklaşarak, onu uyarır ve bir gemi yapmasını söyler. Bu olaylar, tanrılar ve insanların ikinci yaşam döneminin başlangıcını işaret eder.
Enok Kitabı ve Tufan
Enok kitabına göre, Tufan şöyle anlatılır: Düşmüş meleklerle iş birliği yaparak bilim ve medeniyeti öğrenen insanlar, yaratıcıyı öfkelendirir. Yaratıcının gözünde insanların tek görevi itaat etmektir; tanrısal olmak değil. Bu yüzden yaratıcı, hem düşmüş meleklerle insanların ilişkisinden doğan devleri (nefilimleri) hem de o insanları yok etmek için Tufan gönderir ve canlıların sonunu getirir.
Tevrat’taki Anlatım
Tevrat’ta ise olay şu şekilde aktarılır: Göksel ilahi varlıklar, insan kadınlarına ilgi duyarlar. Tevrat’ta bu varlıklar için “elohim” denir; bu kelime “eloha”nın çoğuludur ve “Tanrılar”, “güçlüler”, “ışıldayanlar” anlamına gelir, yani bir topluluktan bahseder. Yahve, bu elohimlerin üstündeki asıl ilahtır. Elohimler, insan kızlarıyla ilişki yaşar ve Tevrat’ta “devler” olarak adlandırılan nefilimler doğar. Rab Tanrı, insanları yarattığı için pişman olur ve hepsinin yok olması için bir Tufan gönderir. Bu sırada, soyundan hoşnut olduğu Nuh’u uyarır ve bir gemi yapmasını, ailesini ve hayvanları korumasını emreder. Nuh, gemiyi tamamladığında Tufan gelir, her şeyi yutar ve 40 gün sürer. Sonunda Nuh’un gemisi bir dağa oturur. Nuh, kuşları salar ve geri dönmediklerinde Tufan’ın sona erdiğini anlar. Gemiye inip Tanrı’ya kurban vermek için et pişirir. Tanrı, etin kokusundan hoşnut olur ve “İnsanlar yüzünden yeryüzünü bir daha lanetlemeyeceğim. Çünkü insan yüreğindeki eğilimler çocukluğundan beri kötüdür. Şimdi yaptığım gibi bütün canları bir daha yok etmeyeceğim” der.
Bu, Sümer metinlerindeki hikâyenin neredeyse aynısıdır; sadece orada Enlil ve Enki arasında geçen bu diyalog, Tevrat’ta tek bir tanrı figürü altında birleştirilmiştir.
Kur’an’daki Anlatım
Kur’an’da ise hikâye, yaklaşık yedi surede ve 20 ayette özetlenir. Allah, Nuh’u bir kavme elçi olarak gönderir. Yüzlerce yıl sonra, kavim yozlaştığı ve itaat etmeyi bıraktığı için, Allah onları bir Tufan ile helak edeceğini Nuh’a bildirir ve bir gemi inşa etmesini emreder. Ayet şöyle der: “Böylelikle Biz ona gözetimimiz altında ve vahyimiz uyarınca sağlam ve sanatlı bir gemi yap dedik.” Belirlenen kişiler ve hayvanlar gemiye bindikten sonra, dağları bile yutacak büyüklükteki sular her şeyi silip süpürür ve insanlık yeniden başlar. Kur’an, önceki kitaplardaki sembolik detayları neredeyse tamamen kaldırarak olayı sade bir şekilde ele alır. Ana motif, Sümerlerle aynıdır: insanlara öfkelenen, onları yok etme kararı alan Allah ve Nuh’u uyaran Allah.
Yaratılışın Kökeni
Yaratılış kavramına gelince, Sümer efsaneleri bize şu bilgiyi verir: İlk başta evrende, Nammu adında uçsuz bucaksız bir su vardır. Bu sudan devasa bir dağ çıkarılır. Enlil, dağı ikiye ayırır ve dağın üstü gök, altı yer olur. Göklerin tanrısı ve yerlerin tanrıçası, bu parçayı bitkiler, ağaçlar ve sularla donatır. Sonrasında hayvanlar yaratılır ve nihayetinde hepsini idare edecek tanrılar, yani Anunnakiler yaratılır. Tevrat’ın Tekvin bölümünde de benzer bir anlatım vardır: “Suların yüzü üzerinde Tanrı’nın ruhu hareket ediyordu. Tanrı, suların ortasında kubbe olsun, sular ayrılsın dedi.” Ve Tanrı kubbeyi yaptı, alttaki suyu üstteki sudan ayırdı. Kur’an’da ise Enbiya Suresi 30. ayette, “Gökler ve yer yapışık iken onları ayırdığımızı ve bütün canlıları sudan meydana getirdiğimizi bilmezler mi?” denir. Kur’an, bu konuları yüzeysel ele alsa da, kullanılan sembolizm ve kelime seçimleri, hem Tevrat hem de Sümer metinleriyle aynıdır.
İnsanın Yaratılışı Üzerine
İnsanın yaratılışına gelirsek, Sümer mitlerinde insanın yaratılışı hakkındaki detayları öğrendik. Özetle, gökten gelen varlıklar olan Anunnakilerin işlerini yapmak için hizmetçi olarak yaratılmış bir türdür. Bu olayın semavi dinlerdeki anlatımına bakalım: “Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah’tır.” Burada geçen “arş” kelimesine dikkat edin; “arş”, göklerdeki bir kat anlamına gelmez, kralın oturduğu taht anlamına gelir. Meal çevirilerinde bu, ısrarla “göğün en yüksek katı” diye anlatılır, ama aslında Allah’ın bir kral tahtına oturduğu Kur’an’da anlatılmaktadır. Daha ayrıntılı bir incelemeye gidelim. Arş, yani taht, su üzerindeyken gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa, yani tahtına yerleşen Rahman’dır. Tevrat’ta da benzer şekilde, yaratılışın altı gün sürdüğü ve yedinci gün Tanrı’nın dinlenmeye çekildiği anlatılır. Dikkat ederseniz, hem Kur’an hem de Tevrat, bu altı günlük yaratılış kavramına önem verirler.
Sümer Mitleri ve Semavi Dinler
Eğer “Allah neden ‘Ol’ demiyor da altı gün bekliyor?” diye merak ediyorsanız, bu sorunun cevabı Sümer metinlerinde bulunur. Mevcut verilere göre, çeşitli Sümer yaratılış tabletlerini incelediğimizde, karşımıza altı temel yaratılış aşaması çıkar: İlki, ilkel kaostan düzenin oluşması; ikincisi, tanrıların yaratılması; üçüncüsü, göğün ve yerin ayrılması; dördüncüsü, dünyanın şekillenmesi; beşincisi, hayatın yaratılması; altıncısı, insanların yaratılması. İşte semavi dinlerdeki altı günlük yaratılış kavramının kökeni bu bilgidir.
Kavramların Derinliği
İnsanın yaratılışına daha detaylı bakalım. Kil kavramına ve insanın Anunnakilerin suretinden yaratıldığı bilgisine geri dönelim: “Şüphesiz biz insanı, sıkı bir balçıktan yarattık.” “Rab, Allah, yerin toprağından Adem’i yarattı ve onun yüzüne hayat nefesi üfledi; böylece Adem yaşayan bir can oldu.” “Allah, yeri, göğü, yıldızları, bitkileri, hayvanları yarattıktan sonra, ‘Kendi suretimizde, benzeyişimize göre insan yaratalım. O, yeryüzünde her şeye hâkim olsun’ dedi. Ve Allah insanı kendi suretinden yarattı; erkek ve dişi olarak onları yarattı.” “Rabbim meleklere demişti ki, ‘Ben, muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım; onu tamamlayıp içine ruhumdan üflediğim zaman, derhal ona secdeye kapanın.’ Allah, ‘Ey İblis, iki elimle yarattığıma secde ederek saygı göstermeni engelleyen nedir? Gururuna mı yediremedin, yoksa sen yüksek makam sahiplerinden biri misin?’ dedi.” Bu bilgiler, Sümer metinlerindeki anlatımlarla paralellik gösterir. Sümerler, bu varlıkların etten kemikten canlılar olduğunu söylerken, hem Tevrat hem de Kur’an, Sümer metinlerindeki bilgileri benzer şekilde tekrar eder.
Tanrı Figürünün Evrimi
Antik astronot teorisini savunanlar, günümüz dinlerindeki Tanrı figürünün, Enki ve Enlil gibi karakterlerin tezat özelliklerini tek bir çatı altında birleştirme çabası olduğunu iddia ederler. Semavi din kitaplarında yer alan bazı temel yaratıcı kavramlarının Anunnakiler ile olan benzerliği, metinlerle sınırlı değildir. Sembolik kavramlara ve ibadetlere baktığımızda, dinlerin Sümerlerden etkilendiğini görürüz.
Bütün bu verilere baktığımızda, insanlığın kökenleri üzerine düşünmek ve eski metinleri incelemek, birçok inancın ve hikâyenin kökenini anlamamıza yardımcı olabilir.
Tablet Metni ve Kralların Yönetimi
Tablet metni, Tufan öncesi döneme dair önemli bilgiler sunar: “Krallık cennetten indikten sonra, kraliyet Eridu’da idi. Eridu’da Alulim kral oldu ve 28.800 yıl boyunca hükmetti.” Bu metin, Tufan öncesinde yaşamış 10 kralın hangi şehirlerde ve ne kadar süreyle hüküm sürdüğünü detaylı bir şekilde belirtir. Tufan ile birlikte bu soyların yok olduğu ifade edilir. Tufan’dan sonra, tabletin 40 ve 256. satırları arasında 23 kralın toplamda 24.510 yıl boyunca hüküm sürdüğü belirtilmektedir. Burada dikkat çeken, bu kralların hem yaşam süreleri hem de yönetim sürelerinin giderek azalmasıdır. Sonuç olarak, bu olayların günümüze nasıl bağlandığına dair düşünceler ortaya çıkar.
Tufan’ın Tarihsel Derinliği
Tufan olgusu, düşündüğümüzden çok daha eski bir geçmişe sahip olabilir. Ayrıca, insanlığın 250.000 yıl içinde birden fazla Tufan yaşamış olabileceği ihtimali kafaları karıştırmaktadır. Bu insanların veya yarı insanların yönetimde olduğu dönemlerin, daha eski dönemlerden çok daha derin bir geçmişe gittiğini tam olarak bilemeyiz. Zecharia Sitchin, bu sürecin M.Ö. 400 binli yıllara kadar uzandığını ileri sürmüştür. Onun ölümünden sonra yapılan bazı bilimsel çalışmalarda, Homo sapienslerin bu zaman aralığında ortaya çıktığı iddiaları öne sürülmüştür. Bu durum, insanlık tarihinin karmaşık yapısını gözler önüne serer. Her geçen gün bu durumu kanıtlayan yeni bilgiler ortaya çıksa da, bu bilgilerin detaylı araştırması ve toplumla paylaşılması pek şeffaf bir şekilde gerçekleşmemektedir.
İlahi Yönetim Hakkı
On binlerce, belki de yüz binlerce yıllık yönetim kavramı, bilinen tarihte İlahi yönetim hakkının doğmasına sebep olmuştur. Anunnakiler sonrası dönemi ele alırken, Firavunların kendilerini altın tozu ile kaplayarak halkına ilahi soydan geldiklerini iddia ettiklerini görmekteyiz. Bu durum, ilahi soydan geldiğini düşünen ve bu sebeple kendini normal insanlardan üstün gören kişilerin varlığına işaret eder. Bu kavram, monarşinin doğmasında önemli bir rol oynamıştır. Öyle ki, bu kişiler arasındaki inanç o kadar derinleşmiştir ki, ensest ilişkiler monarşide yasaklanmıştır.
Avrupa Krallıkları ve Akrabalık Bağları
Bir örnek olarak, Avrupa krallıkları üzerinden de benzer bir durumu gözlemleyebiliriz. 1700 yılından beri Avrupa monarşisinin büyük bir kısmı, İspanya hanedanından İngiltere ve Danimarka hanedanından Rusya’ya kadar birbirinin akrabasıdır. Evlilikler de sürekli bu akrabalar arasında gerçekleşmektedir. Örneğin, İngiliz Kraliçesi Victoria, Rus Çarı II. Nikola’nın akrabasıdır. Bu iç içe geçmiş ilişkiler, zamanla daha da karmaşık hale gelmiştir.
Kutsal Soy ve Semboller
Bu tür evliliklerin en büyük sebeplerinden biri, kutsal soyu koruma çabasıdır. Sembolist bakış açısıyla, bu tanrısal soy “mavi kan” olarak adlandırılırken, kırmızı kan ile sembolize edilen insanlar, onlardan inferior görünmektedir. Mavi ve kırmızının karıştığı nokta ise, tanrılar ile insanların melezi birleşimi anlamı taşır; yani Tevrat ve Enok kitabında geçen Nefilim soyu ile ilişkilidir. Daha önce bahsettiğim gibi, bayraklarda bu renklerin kullanımı, polis ışıklarında ve çizgi romanlardaki süper güçlü karakterlerin üniformalarında da sembolik olarak yer almaktadır. Bu durum, bilinçaltı kodlaması ile “bu soya itaat edin, onlar güçlüdür” mesajını taşımaktadır.
Tarih ve İnanç Üzerine Düşünceler
Dünya gerçekten garip bir gezegen. Tarihimiz, inancımız ve kökenimiz hakkında neredeyse en ufak bir bilgimiz olmamasına rağmen, her şeyi bildiğimizi sanıyoruz. Basit bir araştırmadan bile ne kadar derin sonuçlar çıkabileceğini görebiliyoruz. Bu büyük bir sır, bir gizem; bunun bir kişinin çözmesi imkânsız.
Yıllardır yaratıcının her şeye müdahale ettiğine inanıyoruz. Ancak, yaratan neden yarattığı düzene karışsın? Boşuna mı özgür irade vermiş, seçim hakkı tanımış? Eğer her adımımıza müdahale edecekse, bu durum onu bir yöneticiye dönüştürür, bu da bizi Anunnaki inancına götürür.
Özgür İrade ve Sorumluluk
Tarih boyunca müdahale eden bir varlık yoksa, dünya bu halde olmazdı. İnsanlar hala zalimlerin mazlumu ezdiği zaman aynı sözleri sarf ediyor. Şu anda dünyanın çeşitli yerlerinde, zalimlerin masumları nasıl eziyet ettiğini en önden izliyoruz, ancak değişen bir şey yok. Özgür irade ile yaratılmış bir düzende, Allah insanlara beyin vermiştir; kullanın, kendinizi geliştirin, birleşin, ahlaklı liderler seçin, geleceğinizi gözeten nesiller yetiştirin, bilimde ve teknolojide ilerleyin. Ancak o zaman, baskıcı bir sistemin pençesinde kalmayacaksınız.
Eğer inanan biriyseniz, tüm bu sembolik kavramların ötesinde gerçek yaratıcıyı arayın. Anunnakilerin insanı yarattığı düşüncesi kabul edilse bile, tüm dinlerin ve kitapların kökeninin bu karakterler olduğunu varsaysak bile, bu sizin inancınızı neden etkilemelidir? Onların da bir yaratıcısı olmalıdır ve bu evrenin, her şeyin bir kaynağı olma zorunluluğu vardır.