"Enter"a basıp içeriğe geçin

Oyunlar, Filmler ve Müzik Neden Eskisi Kadar Zevk Vermiyor?

Last updated on 19/09/2024

Dijital Dünyada Keyif ve Tüketim

Son zamanlarda internette sık sık karşıma çıkan bir konu var: “Oyunlar artık eski tadı vermiyor.” Bunu sadece oyunlarla sınırlandırmak da doğru değil; aynı his, filmler, diziler ve müzik için de geçerli. Peki neden böyle? Eskiden bize büyük keyif veren bu eğlence araçları neden artık eskisi kadar heyecanlandırmıyor?

Günümüzde pek çok şeye çok kolay ulaşabiliyoruz. Bir film izlemek, müzik dinlemek ya da oyun oynamak artık sadece birkaç tık uzağımızda. Oysa eskiden durum çok farklıydı. Bir oyun alacağımız zaman mağazaya gidip oyunu kutusuyla birlikte alır, CD’sini bilgisayara takarak saatlerce yüklenmesini beklerdik. Film izlemek için de aynı şekilde CD satın almak gerekirdi. Şimdi ise Steam’e girdiğinde binlerce oyun elinin altında. Netflix’te ödüllü filmleri ardı ardına izleyebilir, Spotify’da istediğin sanatçının tüm albümlerine anında ulaşabilirsin.

Bu kolaylıkla birlikte, tüketim hızı da ciddi anlamda arttı. 10 yıl önce bir ayda tüketilen içerik miktarını, belki de günümüzde bir haftada tüketiyoruz. Sürekli ve hızlı bir tüketim, zevk aldığımız bu araçları bize daha tanıdık hale getiriyor ve dolayısıyla onlardan aldığımız keyif azalıyor.

Aşina Olmanın Sıkıntısı

Özellikle oyunlar üzerinden konuşacak olursak, açık dünya oyunlarını düşünelim. O kadar çok açık dünya oyunu oynadık ki artık ne sunacağını biliyoruz. Ana görevleri yap, yan görevleri tamamla, çeşitli eşyalar topla… Yeni bir açık dünya oyunu bize pek bir yenilik sunmaz hale geldi. Filmler de benzer bir duruma düştü. O kadar fazla hikaye izledik ki, sürpriz faktörü yavaş yavaş kaybolmaya başladı.

“Story” kitabı, izlediğimiz filmlerdeki hikaye şemalarının hep aynı olduğunu vurguluyor. Bizler, o şemayı artık neredeyse ezberledik. Yeni bir hikaye izlerken, olayların nasıl gelişeceğini tahmin edebiliyoruz. Müzik dinlemek de farklı değil. Bir müziği keşfetmenin heyecanı, o müziği sürekli dinlediğimizde kayboluyor. En sevdiğin şarkıyı bir gün içinde 30-40 kere dinlersen, o şarkının büyüsü yavaşça kaybolur.

Tüketim Hızı ve Yaş Faktörü

Bu noktada, yalnızca hızlı tüketim alışkanlıklarımızın değil, yaşın da bir etkisi var. 10 yaşındaki biri oyun oynarken kaygısız bir şekilde keyfini çıkarırken, 30 yaşındaki biri oyun oynarken bir yandan yapılacak işlerini düşünür. Çocukluğun o saf zevki zamanla kaybolur, yerini sorumluluklar alır. Peki, bu durum çocukluğumuza dönmeyi istememiz gerektiği anlamına mı gelir?

Çocukluk güzel bir dönem olabilir, ancak bir işlevin yoktur. Hayatı anlamaya çalışırsın ama yapabileceğin çok şey yoktur. Büyüdüğünde ise sorumlulukların artar ve oyun, film gibi aktivitelerden aldığın keyif azalabilir. Ancak hayatın içine karışmanın, bir işe yaramanın getirdiği zevk de bambaşkadır.

Nostalji ve Gerçeklik

Geçmişe duyulan özlem bazen yanıltıcı olabilir. Üniversite zamanlarını özleyen biri, derslerden başka bir sorumluluğu olmadığı için o dönemi daha güzel hatırlayabilir. Ancak o dönemde de öğrencilik zorlukları, sınavlar, sorumluluklar vardı. Geçmişi gereğinden fazla romantize etmek, hayatın şu anki gerçekliğinden kaçmak için bir yöntem haline gelebilir.

Nostaljiye kapıldığımızda, geçmişin toz pembe olduğuna inanmak isteriz. Mesela, Duman’ın “Rakın Kokusunu” çaldığı bir konser videosuna bakın. O videodaki insanlar telefonlarına sarılmadan anı yaşıyorlardı. Şimdi ise konserlerde telefon ekranlarından konsere bakıyoruz. Ancak, bu geçmişin tamamen mükemmel olduğu anlamına da gelmez.

Sosyal Medya ve İnsan İlişkileri

Sosyal medya da benzer eleştirilere maruz kalıyor. İnsan ilişkilerinin sosyal medya öncesinde daha samimi olduğu söyleniyor. Oysa sosyal medya, insan ilişkilerini güçlendirmek için büyük bir araç olabilir. Ortak ilgi alanları olan insanlarla tanışabilir, hatta yeni arkadaşlıklar kurabiliriz. Bu sayede, sosyal medya sayesinde evlenen ya da dostluk kuran insanların sayısı giderek artıyor.

Sonuç

Geçmişe fazla takılıp kalmak ya da günümüzü sürekli eleştirmek yerine, dengeli bir bakış açısına sahip olmak önemli. Hayatın tadı tuzu kaçtı demek kolay olabilir, ama bir şeyleri hızlı tüketiyorsak bu durumun bir kısmı da bizim sorumluluğumuzda. Keyif aldığımız aktivitelerden eski zevki almak istiyorsak, tüketim hızımızı biraz yavaşlatmamız gerekiyor. Dopamin detoksu bu yüzden popüler bir kavram haline geldi. Zevk aldığın şeylerden bir süre uzaklaşırsan, o şeylerin değerini yeniden anlamaya başlarsın. Aynı şey insan ilişkileri için de geçerli. Her gün görüştüğün birinden bir süre uzak kalmak, o kişiyle yeniden buluştuğunda sohbeti daha değerli hale getirebilir.

Kısacası, eski zevkleri yeniden bulmak, biraz mesafe koyarak ve daha yavaş tüketerek mümkün olabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir