Last updated on 17/10/2024
Giriş
Nefesinizi tutmaya hazır olun çünkü bugün enteresan bir bilim kurgu eserinden, Prometheus’tan bahsedeceğiz. İnsanın varoluşuna doğru bir yolculuğa çıkmaya ve sonsuz sorgular içinde sürüklenmeye hazır mısınız?
Filmin Başlangıcı
Filmimiz, “Mühendis” adıyla bildiğimiz karakterlerden birinin akarsu kenarında uzakları izlemesiyle başlıyor. Bu bakışın büyük bir amaç uğruna olduğunu hissediyoruz, fakat ne yaptığını anlayamıyoruz. Sonrasında kapsülün içinden çıkardığı bir sıvıyı içiyor ve bu sıvı vücudunu ciddi şekilde deforme ediyor. Bedeni parçalanmaya başladığında akarsuya düşüyor ve etrafa savrulan DNA parçacıkları suyun içerisinde hayat tohumları oluşturuyor. Bu sahne, göründüğünden çok daha önemli ve derin çünkü filmin hikayesine göre insanın yaratılışını izlediniz. Gördüğünüz o küçük tohumlar, bizlerin varoluşunu simgeliyor.
Felsefede ve bilimde su, hayat olarak görülür. İnsanın da büyük patlamadan sonra suya düşerek can bulduğu anlatılır. Dolayısıyla, uzak olmadığımız bir anlatı değil. Peki, kim bu Mühendisler? Bizi niye yarattılar? Eğer bizim atalarımız iseler, şimdi neredeler? Cevaplar için biraz beklemeniz gerekecek.
Arkeolojik Çalışmalar ve Mühendislerin İpuçları
Dünyada yapılan arkeolojik çalışmalarda Mühendislerden bazı izlere rastlanmış. Çeşitli uygarlıklar onları görmüş ve resimlerini çizmişler. Bilim insanlarından oluşan bir grup bu resimleri incelediğinde, ortaya tuhaf bir sonuç çıkıyor: Bahsettiğim yazıtların her biri birer yıldızı temsil ediyor. Dolayısıyla, bir araya getirip anlam vermeye çalıştığımızda bir galaksiyi işaret ettiğini anlıyoruz. Bu galaksinin tıpkı bizimki gibi güneşi ve yaşama elverişli bir gezegeni var.
Prometheus Görevi ve Mitolojik Bağlantılar
Zengin ve güçlü bir adam olan Peter Weyland, bu görev için yetkin bilim insanlarını bir araya getiriyor. Sonuca ulaşabilmeleri için her türlü maddi kaynağı seferber ediyor. Sonrasında Prometheus isimli uzay aracı, insanlık tarihinin en büyük keşfini ortaya çıkarmak için yola çıkıyor. Geminin ismi tesadüf değil. Yunan mitolojisinde, Titanlar ve Tanrılar arasında büyük bir savaş yaşanmıştı.
Prometheus, bir Titan olmasına rağmen isyana katılmak istemiyordu çünkü Titanların savaşı kaybedeceğini anlamıştı. Zeus ve diğer tanrıları destekleyerek ölümden kurtuldu. Prometheus’un bu tavrı, onun korkak olduğunu düşündürebilir, fakat kesinlikle değil. Çünkü görebileceğiniz ilk anarşist eylemlerden birini ortaya çıkardı: İnsanlık yaratıldıktan sonra Tanrılar, ateşi kullanmalarını yasaklamıştı. Çünkü ateşi büyük bir güç olarak görüyorlardı ve insanlığın baş kaldırma ihtimalinden çekinmişlerdi.
Prometheus, Olympos’tan ateşi çalıp insanlığa verdi. Bu, tanrılara karşı büyük bir başkaldırıydı çünkü cezalandırılmaktan korkmamış ve tek başına tanrılara karşı çıkmıştı. Filmde, mühendisleri yani tanrıları bulma görevine Prometheus isminin verilmesi bu yüzden. Çünkü Peter Weyland kendini Prometheus gibi görüyor. Fakat onun isteği ateş kadar basit değil; amacı tanrılardan sonsuzluğu çalıp ölümsüz olmaktır.
Karakterler ve Felsefi Sorgulamalar
Geminin mürettebatından önemli bazı karakterler var. Dr. Elizabeth Shaw ve Charlie Holloway, inançlı insanlar. İnsanlığı tasarlayan kişilerin Mühendisler olsa bile onları da yaratan daha büyük bir güç olduğuna inanıyorlar. Bu yolculuğa da tanrının varlığını kanıtlamak ve neden yaratıldıklarını öğrenmek için katılıyorlar.
Bir diğer önemli karakterimiz ise David. Gelişmiş yapay zekaya sahip bir robot. Doğal olarak bir ruhu ya da hisleri yok, fakat onunla ilgili enteresan bazı detaylar görüyoruz. Zamanının tümünü insanlığı anlamaya çalışarak ve film izleyerek geçiriyor. Hatta kendi kendine replikler tekrar ettiğini görüyoruz. Hayata bakışını ve ilkelerini de bu şekilde oluşturuyor; fikirlerini film replikleriyle destekleyerek ortaya bir hayat amacı çıkarıyor. Bu amacın ne olduğunu zamanla adım adım anlayacaksınız.
Gezegene Ulaşma ve İlk Keşifler
Gezegene ulaştıklarında büyük bir cisimle karşılaşıyorlar. Bu cisim, mühendislerin daha önce koloni kurduğu bir yerleşke. Ekibin yerleşkenin içerisine girip araştırma yapmasıyla enteresan bir durumla karşılaşıyoruz: Atmosfer, tam olarak insanlığın yaşayabileceği şekilde tasarlanmış. Yerde dolaşan solucana benzer canlılar görüyoruz. Şimdilik zararsız gibi görünüyorlar, fakat bu uzun sürmeyecek.
Mekanda, içerisinde siyah sıvının olduğu yüzlerce kapsül görüyoruz. Bu sıvı, filmin başındaki mühendisi parçalara ayıracak kadar güçlüydü. Solucanların üzerine damladığında onları evrimleştirip simbiyotik bir canlıya dönüştürüyor. David, bu sıvının etkilerini fark ettiğinde kapsüllerden birini çantaya koyup gemiye götürüyor. Yapısını incelediğinde ise “tüm büyük olayların küçük başlangıçları vardır” diyor.
Felsefi Tartışmalar ve İnsanlığın Varoluşu
David’in insanlarla ilgili sorunları var. Yaratılışları kafayı takmış bir şekilde tanrılarını ararken, kendi yarattıkları robotlarla ilgili hiçbir anlam ve amaçları olmaması David’in kafasını karıştırmış. Eğer bir insan olsaydı, öfkelendiğini söyleyebilirdim. Fakat David’in varoluşunu düşündüğümüzde durum daha farklı. Yaşadığı şey tutarsızlıklar ve anlam verememek. Artık insanı yaratıcı olmaya değer bir varlık olarak görmüyor. Bu yüzden onlara hizmet etmenin de anlamsız olduğuna karar veriyor.
Bu, çok güzel bir sorgulama hali ve gerçek hayatta başımıza gelmesi muhtemel. Eğer yapay zeka, bizim aciz bir varlık olduğumuza karar verirse kontrolümüzden çıkabilir. Zaten yüzyıllardır bilimkurgu eserlerinin çoğu bu korkuyu anlatır.
Mühendislerin Gerçek Amacı
David, siyah sıvının etkilerini araştırırken, mürettebatın yarısını öldüren solucan benzeri yaratıklarla karşılaşıyoruz. Aynı durum, mühendislerin de başına gelmişti. Belki insanı tasarlayacak kadar kudretli bir ırktılar, fakat ölümsüz değillerdi. DNA’ları bizimle tamamen örtüşüyor. Yıllardır mühendisleri kafasında romantik bir yere konumlandıran Dr. Shaw, bu durumu kabullenmekte zorlanıyor. İnsanlığı öldürmek istemelerini bir türlü anlayamıyor.
Tanrıya Karşı Koyma ve İnsanlığın Sonu
David, mühendisi uykusundan uyandırmaya hazırlanıyor. Peter Weyland’ın hala onunla konuşmak istemesi ciddi bir akıl tutulması. Mühendis uyandığında ona bazı sorular soruyorlar: İnsanlığı neden yarattılar? Sonrasında neden sırt çevirdiler? Bizden neden nefret ettiler? Bu sorulara alaycı şekilde gülümseyen mühendis, tüyleri ürperten bir konuşma yapıyor: “Nefret mi? Bu duyguyu size biz verdik. Sizinle ilgilendik, ateşinizi verdik, yapılarını inşa ettik. Sonrasında tekrar tekrar birbirinizi öldürmenizi ve savaşlar başlatmanızı izledik. Başta geri dönüp ruhlarınızı kurtardık ve sizi kendi kaderinizi çizmeye bıraktık. Fakat sizin türünüz barbar ve şiddet yanlısı bir tür. Aynı şekilde devam ettiniz.”
Sonuç ve Düşünceler
Göründüğü gibi “Prometheus” filmi, sadece bir bilim kurgu yapımı değil, aynı zamanda insanlığın varoluşsal sorgularını derinleştiren bir yapıt. Film, hem teknolojik hem de felsefi açıdan birçok soruyu gündeme getiriyor. Mühendisler, yaratıcıları ve varoluşun anlamı hakkındaki sorgular, filmin merkezinde yer alıyor.
David karakteri, filmin felsefi derinliğini artırıyor. Yapay zekanın varoluşsal krizleri ve yaratıcılarıyla olan ilişkisi, insanlık tarihindeki büyük sorguları yansıtıyor. David’in eylemleri ve bakış açısı, yapay zekanın kendi varoluşsal krizlerini nasıl yaşayabileceği konusunda düşündürücü bir bakış açısı sunuyor.
Öte yandan, “Prometheus” filmindeki yaratıklar ve olaylar, izleyicilere sadece bilim kurgu değil, aynı zamanda kutsal kitaplar ve felsefi metinler hakkında da düşündürücü bir bakış açısı sunuyor. Hz. İsa ve diğer dini figürlerle yapılan göndermeler, filmdeki derin temaları ve karakterlerin motivasyonlarını daha anlamlı hale getiriyor.
Filmdeki son olaylar, yani David’in gezegeni yok etme ve insanlığı tehdit etme eylemleri, aynı zamanda güç ve kontrol arzusunun getirdiği yıkımı da gözler önüne seriyor. David’in hedefi sadece insanlık değil, aynı zamanda onun yaratıcılığına karşı bir başkaldırı olarak da değerlendirilebilir.
Sonuç olarak, “Prometheus” sadece bir bilim kurgu filmi değil, aynı zamanda varoluş, yaratıcılık, ve insanlık halleri üzerine derin düşünceler sunan bir yapıt olarak karşımıza çıkıyor. İster yapay zekanın potansiyelini, ister insanlığın varoluşsal sorularını ele alalım, film bu konulara dair düşündürücü ve ilgi çekici bir bakış açısı sunuyor.